sensagent's content

  • definitions
  • synonyms
  • antonyms
  • encyclopedia

Lettris

Lettris is a curious tetris-clone game where all the bricks have the same square shape but different content. Each square carries a letter. To make squares disappear and save space for other squares you have to assemble English words (left, right, up, down) from the falling squares.

boggle

Boggle gives you 3 minutes to find as many words (3 letters or more) as you can in a grid of 16 letters. You can also try the grid of 16 letters. Letters must be adjacent and longer words score better. See if you can get into the grid Hall of Fame !

English dictionary
Main references

Most English definitions are provided by WordNet .
English thesaurus is mainly derived from The Integral Dictionary (TID).
English Encyclopedia is licensed by Wikipedia (GNU).

Translation

Change the target language to find translations.
Tips: browse the semantic fields (see From ideas to words) in two languages to learn more.

last searches on the dictionary :

computed in 0.109s


 » 

analogical dictionary

ciddî ciddî, ciddi şekilde - anında, hemen - başka, ek, ekstra, fazladan, ilave - daha önce, eskiden, önceden - alma, alım, satın alma, satın alınan şey - alışveriş, çarşıya çıkma, satın alınan şeyler - succession, taking over (en) - kamulaştırma - grant, subsidisation, subsidization (en) - geçenlerde, son günlerde, son zamanlarda, yakınlarda - uluslararası kurallara uygun - kiralama - hakem - ambargo - kritik - evrensel bir şekilde - ödenir - artmak, yükselmek - accrue (en) - boşu boşuna, boşuna, boş yere, faydasız, nafile - tasarruf - iade etme - atma, işten atma, izin, kovma, reddetme, şutlama, terhis - cancellation (en) - block, freeze, immobilise, immobilize (en) - bedava, parasız - tahmini - pay cut, salary cut (en) - refah toplumu - azalma - deduction, discount, price reduction (en) - grievously (en) - birikim, birikme, yığılma - fakirlik, sefalet, sefillik, yoksulluk - cap, ceiling, roof (en) - plantasyon, plântasyon - fiyat - müstemlekecilik, sömürgecilik - neocolonialism (en) - emekli aylığı alan kimse - atonement, expiation, satisfaction (en) - genişlemek - emek - ciddi, önemli - fraud (en) - close (en) - indexation (en) - Malthus, Thomas Malthus, Thomas Robert Malthus (en) - yetiştirme - capitalisation, capitalization (en) - acil, anî, anlık, derhal olan, hemencecik, ivedi - ayırma, ödenek, özgüleme, tahsis, tahsisat - reallocation, reallotment, reapportionment (en) - yeniden yapılaşma - rationing (en) - paylaşım - insanseverlik - iş, iş yapma - international affairs, world affairs (en) - transfer, transference (en) - tapu işleri - delivery, legal transfer, livery (en) - kefalet, teminât verme - lease-lend, lend-lease (en) - ödeme, tediye - bütçe açığı, giderin gelirden fazla olması - izin, lisans, müsade, permi, ruhsat - kurtarmak - ortak kullanma - korumak - maddi yardım, mali yardım - işe alma, istihdam etme - seferberlik - decentralisation, decentralization, devolution (en) - bedeva, beleş, parasız, parasız ücretsiz, ücretsiz - verimli - boş, etkisiz, faydasız, nafile, sonuçsuz, yararsız - nominal - fakir/zengin, varlıklı, zengin - hali vakti yerinde, oldukça zengin - fakir, fukara, yoksul - beş parasız, meteliksiz, yolsuz, züğürt - fakir, muhtaç, yoksul - beş parasız, meteliksiz, parasız, yolsuz - götürmek, taşımak, taşınmak - vermek - önceden/peşin ödemek - denklemek, gidermek, tazmin etmek, telâfi etmek - ödemek, ödeme yapmak, tediye etmek - borcunu ödemek - pay (en) - kaybını karşılamak, telafi etmek, ücretini ödeyip işine son vermek, zararını ödemek - fırsatı kaçırmak - getirmek, kazandırmak, sapmak - fiat vermek, fiyat arttırmak, fiyat teklif etmek, teklif etmek, vermek - emanete koymak, yatırmak - borç almak, ödünç almak - give (en) - prefer (en) - işe almak, istihdam etmek, iş vermek, tutmak - collectivise, collectivize (en) - declare (en) - kaydetmek, kaydolmak, kayıt yaptırmak, yazılmak - ekonomik, iktisadi - ergonomik, hareketleri kolaylaştıran, iş yapmaya uygun - yan ürün - Keynesian (en) - tesis - üretim - gemi, hava aracı, kayık, sefine, tekne, vapur - tramvay hattı - toplam - commutability, replaceability, substitutability (en) - açık, eksik - pension account, pension plan, retirement account, retirement plan, retirement program, retirement savings account, retirement savings plan (en) - eşitlikçilik - Malthusianism, Malthusian theory (en) - monetarism (en) - biyoteknoloji - ekonomi, ekonomi bilimi, iktisat, iktisat bilimi - game theory, theory of games (en) - ekonometri - supply-side economics (en) - faydacılık, yararcılık - Maoism (en) - arbitration clause (en) - berat, imtiyaz, patent - Magna Carta, Magna Charta, The Great Charter (en) - patent - fatura, hesap - alındı, makbuz - anlaşma, kontrat, sözleşme - toplu iş sözleşmesi - iş akdi - ekonomi politikası, iktisat politikası - fiscal policy (en) - control (en) - fiyatları sabit tutma - base, floor (en) - korumacılık - anlaşma, aynı fikri paylaşma, mutabakat - koşul - collective bargaining (en) - business cycle, trade cycle (en) - finans kuruluşu - kurye - blok - çalışanlar, insan gücü, işgücü, iş gücü - day shift, day watch (en) - işçi sendikası, sendika - company union, entreprise union (en) - araç filosu - anamalcılık - sanayicilik - piyasa ekonomisi, serbest piyasa ekonomisi - state capitalism (en) - International (en) - national socialism, Naziism, Nazism (en) - ekonomik düzen, iktisat - vakıf - tröst şirketi, yatırım danışmanlığı şirketi, yatırım ortaklığı - arka ülke, sahilden uzak bölge - arabulucu, arabulucu kimse, aracı, hakem - alıcı, tavsiye memuru, yediemin - alıcı, muhatap - banker - mirasçı, vâris - ödünç/borç alan kimse - broker-dealer (en) - borçlu, borcu olan kimse - dragoman - ekonomist, iktisatçı - finance minister, minister of finance (en) - bakan, dışişleri bakanı - garantör, kefil - mütercim, tercüman, yorumcu - kiracı - Lord Chancellor, Lord High Chancellor (en) - bakan, nazır, vekil - ortak - istatistikçi - banka veznedarı, kasadar, veznedar - muhasip, sayman - V.P., vice-chairman, vice president, vice-president (en) - John Maynard Keynes, Keynes (en) - J. P. Morgan, John Pierpont Morgan, Morgan (en) - crown land, Crown property, demesne of the Crown, national domain, public domain, public land, Royal demesne, state land (en) - bina, cisim, eşya, kişisel eşyalar, madde, mülk, önemsiz şey, taşınmaz mal - kişisel mal, özel eşya - bakiye, ev eşyası, kişisel eşyalar, menkul kıymetler, nakit toplamı, servet - elbiseler, eşyalar, giysiler - gayrimenkul, taşınmaz - arazi, çiftlik, emlak, mülk, toprak, yer - toprak, vakıf arazisi, yer - kiralanan gayrimenkul, kiraya verilen gayrimenkul, mecur - common property, public property (en) - arazi - para - gross national product, national income (en) - GSMH - GDP, gross domestic product (en) - aid to the developing countries, foreign aid (en) - ikramiye, kâr payı, prim - ayarlama - gider, harcama, masraf - gider, harcama, masraf - maliyet - sermaye artırımı - ödeme - aylık, gelir, kazanç, maaş, ödüllendirme, ücret - asgari ücret - discount, rebate (en) - karşılık, tazminat - nafaka - payola (en) - faiz, hak, hisse, menfaat, pay - reimbursement (en) - maaş, ücret - zararını ödeme - aylık, maaş, ücret - katedralden ödenek alan papaz, papaz ödeneği - sosyal hak - bahşiş - child support (en) - ceza - cost of living (en) - distribution cost (en) - production cost (en) - price (en) - perakende fiyatı - alış fiyatı - opportunity cost (en) - maddi kayıp - moral hazard (en) - paper gold, special drawing rights (en) - maddi olmayan varlık - yatırım, yatırım yapılan para - book value (en) - risk, tehlikeli iş - garanti, güvence, inanca, teminat - depozito, kaparo, kaparo verme, kısmî ödeme, peşinat, peşin ödeme, yatırılan para - ipotek - garanti, güvence, kefalet, kefil - account, accounting, account statement (en) - nakit varlıklar, para - kredi, kredili ödeme, taksit, vadeli ödeme - açık - bütçe açığı - limited liability (en) - borç - domestic debt, national debt, public debt (en) - note, note of hand, promissory note (en) - borç para, kredi - mali yükümlülük - kayıt, not - bilanço, bilânço - ödemeler dengesi - cari hesap - defter, kayıt, kayıt defteri, kütük - conspicuous consumption (en) - içme, istihlak, tüketim, tüketme, yeme, yoğaltım - istek, rağbet, talep - ekonomik büyüme, iktisadi büyüme - exponential decay, exponential return (en) - arz, sağlama, verme - rekabet - account, business relationship (en) - ilişki - buhran, bunalım, kriz - bağımsız ekonomi politikası, otarşi, özerklik - solvency (en) - aciz - iflas, iflâs - sahiplik - likidite krizi - Great Depression (en) - tam istihdam - zenginlik - yükümlülük - borç, mali yükümlülük, minnettarlık - debt (en) - servet, zenginlik - hırs, ihtiras, kötü yola sevkeden servet, servet tanrısı - fakirlik, parasızlık, yoksullluk - mali yıl - kira sözleşmesi[Domaine]

-