sensagent's content

  • definitions
  • synonyms
  • antonyms
  • encyclopedia

Lettris

Lettris is a curious tetris-clone game where all the bricks have the same square shape but different content. Each square carries a letter. To make squares disappear and save space for other squares you have to assemble English words (left, right, up, down) from the falling squares.

boggle

Boggle gives you 3 minutes to find as many words (3 letters or more) as you can in a grid of 16 letters. You can also try the grid of 16 letters. Letters must be adjacent and longer words score better. See if you can get into the grid Hall of Fame !

English dictionary
Main references

Most English definitions are provided by WordNet .
English thesaurus is mainly derived from The Integral Dictionary (TID).
English Encyclopedia is licensed by Wikipedia (GNU).

Translation

Change the target language to find translations.
Tips: browse the semantic fields (see From ideas to words) in two languages to learn more.

last searches on the dictionary :

computed in 0.093s


 » 

analogical dictionary

ürkütücü bir şekilde - obur, pisboğaz - edinmek, kazanmak - acquisitive (en) - açgözlü, aç gözlü, doymaz, gözü doymaz, gıpta eden, haris, imrenen, para canlısı - pasif - coşku ile - exhaustively, thoroughly (en) - bilerek, kasten, kasıtlı olarak, mahsus - istemeden, kazara, yanlışlıkla - pasif olarak, tepki göstermeden - dehşete kapılmış, dona kalmış - çok korkmuş, dehşete kapılmış - boyun eğmez, gözü pek - sorumlulukla - amnezi, hafıza kaybı - gururla, iftiharla - elbette, hay hay, kesinlikle, kesin olarak, kuşkusuz, memnuniyetle, mutlaka, şüphesiz, tabiî, tabiî tabiî - communally, conjointly, jointly, together (en) - ciddiyetle, içtenlikle - cesaretle, cesurca, yiğitçe - dikkatle, titiz bir şekilde, titizlikle - aklı başında/ayık olarak - cesaretle, cesurca - beceri ile, hünerle, isabetli olarak, ustalıkla, uygun şekilde, yetenekli bir biçimde - endişeyle, huzursuz bir şekilde, istekle, korkarak - intellectually (en) - ciddiyetle - kabaca, terbiyesizce - dehşet verici, korkunç - korkmuş - tehdit edici, ürkütücü - kâbuslu, korkunç, müthiş, tüyler ürpertici - korkak, korkunç, korkutucu, ürkek, ürkütücü - cesur - iğrenç, korkunç - improperly (en) - korkusuz bir şekilde, korkusuzca, ürkmeden, yılmadan - akıllıca, zekice - kibarca, nezaketle - kabaca, terbiyesizce - içtenlikle, samimi bir şekilde, samimiyetle - güler yüzlülükle, hoş bir şekilde, incelikle, nazik/sevimli bir şekilde, nezaketle, tatlılıkla - uğursuzca - korkusuz - horrifyingly (en) - korkmuş, korkunç - cesur - dehşetle - cesur, yiğit - korkmuş - çekingen, korkak, ürkek - keyifsiz, korkak - azametle, kibirle - elbette, kesinlikle - açgözlülükle, aç gözlülükle - churlishly, surlily (en) - volitionally, willingly (en) - ayrıntılı - gelişigüzel, üstünkörü - equably (en) - formidably (en) - memnuniyetle - gluttonously (en) - gönülsüz bir şekilde - mutlu - canlı, neşeli, şen - dikkatsizce - kahramanca, yiğitçe - duygusuzca - canlandırmak, kişileştirmek, kişilik vermek, özel kullanıma ayırmak - akıllıca - hoşgörüyle - drippily, mawkishly (en) - tekdüze bir şekilde - phlegmatically (en) - mecalsiz bir şekilde - şehvetle - solitarily (en) - stoically (en) - yiğitçe - gluttonously, voraciously (en) - anlamak - anlamak - anlamak, doğrusunu anlamak/yapmak/söylemek, farkına varmak - bilmek - tanmak - bilmek, tanımak - başından geçmek, yaşamak - know (en) - şaşırtmak - dilinin altındakini keşfetmek, ne kasdedildiğini anlamak, satır aralarını okumak - tabir etmek, yorumlamak - anlamak, mana vermek - kibar, nazik - kaba, saygısız, ters - ayırmak, ayırt edici özelliği olmak - ileriyi görmek, önceden tahmin etmek - sattırmak - ikna etmek - caydırmak, vazgeçirmek - Jean Piaget, Piaget (en) - B. F. Skinner, Burrhus Frederic Skinner, Fred Skinner, Skinner (en) - dokunaklı, duygulandırıcı, duygusal, etkileyici - gizli, özel - nitelendirmek, tanımlamak - azim, sebat, ısrar - ağırlaştırma, kötüleştirme, kızdırma - faaliyetler, işler, tavır, tutum - davranış - arkadaşça duygulardan yoksun, soğuk - entelektüel, entellektüel - akıllı, akıllıca, zeki, zekice - bilerek yapılan, kasıtlı, maksatlı - istemeden yapılan, kasıtsız - introspective, introverted, self-examining (en) - zorlamak - mastürbasyon yapmak, otuzbir çekmek - uysal - dik başlı, isyankâr - bildiğini okuyan, dediği dedik, dikbaşlı, inatçı - aranmak, belâ aramak, davet etmek, kaşınmak - çekmek, toplamak - fire up, heat, ignite, inflame, stir up, wake (en) - assure, reassure (en) - köpürmek - dehşete düşürmek, korkutmak, ürkütmek - dehşete düşürmek, dehşet vermek, şoke etmek - cesaretini/azmini kırmak, huzurunu kaçırmak, tedirgin etmek - die (en) - gözünü korkutmak, yıldırmak - çileden çıkarmak, çok kızdırmak, deli etmek - utandırmak - şaşkına çevirmek, şaşırtmak - rahatsız etmek, utandırmak, zorluk içinde olmak - çekmek, muzdarip olmak - kaybetmek - düş kırıklığına uğratmak, hayal kırıklığına uğratmak - aşağılamak, burnunu sürtmek, ezmek, gururunu kırmak, küçük düşürmek - alçaltmak, aşağılamak, küçük düşürmek - azaltmak - hâkim olmak, kontrol altına almak - coşturmak, gururlandırmak, neşelendirmek, sevindirmek - cesaretlendirmek, cesaret vermek - cesaretlendirmek, cesaret vermek, ümit vermek, umut vermek - cesaretini kırmak - dishearten, put off (en) - yanıp tutuşmak - böbürlenen, kendini beğenmiş, kibirli - kendini beğenmiş, kibirli, mağrur - gururlu, kendini beğenmiş, kibirli - dikkatli, uyanık - sorumlu - duyarlı hale getirmek, duyarlı kılmak - duygulanmak, heyecanlandırmak, uyandırmak - afacan, cin gibi, yaramaz - ciddî - bulmak - ağır basmak, etkilemek - etkilemek, tesir etmek - belirgin özelliği olmak - davranış, davranışsal - yahudi aleyhtarı, Yahudi düşmanı... - image, persona (en) - akıl, an, baş, zihin - bilinç altı, şuur altı - akıl, zeka, zekâ - akıl, kafa, zeka - dalavere, hile, hilekârlık, kurnazlık, muziplik - geri kalmışlık - meleke, yetenek, yeti - dert, iş, mesele, sorumluluk, sorun - ahval, işler, olaylar, şey, sorun, vaziyet - hayâl alemi, hayâl dünyası - anima (en) - alâka, bağlantı, heves, ilgi, merak - karışıklık - hayret, şaşkınlık - şaşkınlık - bilmece, esrar, giz, gizem, muamma, sır - çıkmaz, ikilem - kararlılık, kesinlik - güven, kendinden emin olma, kendine güven, kendine güvenme, kesinlik, özgüven - katiyet, kesinlik - reliance, trust (en) - kuşku, şüphe, şüpheli olma, tereddüt - güvensizlik, itimatsızlık, kaygı, korku - ilke, prensip - psikoloji, ruhbilim, ruhbilimi, ruh bilimi, ruhiyat - cognitive psychology (en) - child psychology, developmental psychology, genetic psychology (en) - deneysel psikoloji - psikofizik - davranışçılık - neuropsychology, physiological psychology, psychophysiology (en) - psikometri - geştalt psikolojisi - social psychology (en) - group dynamics (en) - voice (en) - parapsychologist (en) - psikolog, ruh bilimci - Carl Gustav Jung, Carl Jung, Jung (en) - zekâ derecesi, zekâ katsayısı - bahtiyarlık, büyük mutluluk, mutluluktan uçma - irade yitimi - anhedonia (en) - hipnoz, yapay uyku - kendi kendine telkin - evham, hastalık hastalığı, hipokondri, kuruntu, melankoli - gerginlik, stres - akla yatkınlık - melancholia (en) - kızgınlık - çağrışım, ilişkilendirme - ruhsal durum[Domaine]

-