sensagent's content
Lettris
Lettris is a curious tetris-clone game where all the bricks have the same square shape but different content. Each square carries a letter. To make squares disappear and save space for other squares you have to assemble English words (left, right, up, down) from the falling squares.
boggle
Boggle gives you 3 minutes to find as many words (3 letters or more) as you can in a grid of 16 letters. You can also try the grid of 16 letters. Letters must be adjacent and longer words score better. See if you can get into the grid Hall of Fame !
English dictionary
Main references
Most English definitions are provided by WordNet .
English thesaurus is mainly derived from The Integral Dictionary (TID).
English Encyclopedia is licensed by Wikipedia (GNU).
Translation
Change the target language to find translations.
Tips: browse the semantic fields (see From ideas to words) in two languages to learn more.
last searches on the dictionary :
computed in 0.062s
becerikli, yetenekli — sposoban - aslında, esasen, esasında, temel olarak — temeljno, u biti, u stvari, zapravo - bol, çok, zengin — obilan - bol, çoşkun, pek çok — razigran, živahan - accessible (en) - come-at-able, getatable, get-at-able (en) - gibi, iken, kadar, olarak - conventionally (en) - açıkça - özellikle — izričito, specifično - aimed, direct, directly, pointed, straight (en) - analogno - başlıca, daha çok, esas olarak, temel olarak — poglavito, uglavnom, većinom - tumturaklı, yapmacıklı - garip şekilde, özellikle — neobičan - ilk ve son olarak, kesinlikle — jednom zauvijek, odlučno, uvjerljivo - kederle, ümitsizce — jadno, nesretno - ekseriya, genellikle, genel olarak, her zamanki gibi, normal olarak — najčešće, normalno, obicno, obično, općenito, uobicajeno, u pravilu - düzensiz bir şekilde — nepouzdano, nepredvidivo - abstractly (en) - dünyevî, maddesel olan, maddi — stvaran - acayip bir şekilde — groteskno - ikiyüzlü, riyakâr — dvoličan, licemjeran - değişimli olarak, nöbetleşe, sıra ile - doğru, uygun - bilhassa, dikkat çekecek ölçüde, özellikle — osobito, posebno - uygun şekilde — prikladno, primjereno - inappropriately, unsuitably (en) - lâyık, münasip, uygun, yerinde — dostojan, odgovarajući, prikladan, primjeren, pristao - kötülükle, şeytanca — pakosno, zlo - yakından — pažljivo, pomno - albenili, çekici, güzel, yakışıklı — privlačan, privlačna - büyüleyici, büyülü — fascinantan, fasciniran, koji očarava, očaran, očaravajuć, privlačan - aksine — naprotiv, nasuprot - appealing, attractive, comely, dishy, engaging, fetching, lovely, piquant (en) - çekici, güzel, hoş, sevimli, şirin - temelden — korjenito, radikalno - görülmedik şekilde, son derece — izvanredno, nevjerojatno - elde edilebilir — dostižan, nabavljiv - satılık — na prodaju, prodaje se - çok iyi, pekâla, pek iyi — lijepo, ugodno - bulunmaz, elde edilemez, sağlanamaz - düzenli bir şekilde - hata ile, hatalı olarak, yanlışlıkla — neispravno, pogrešno, zabunom - bol bol, cömertçe, serbestce — liberalno, širokogrudno, velikodušno - inconveniently (en) - anlaşılabilir şekilde — razumljivo - unintelligibly, ununderstandably (en) - unjustly (en) - alışıldığı şekilde, töre gereğince — uobičajeno - manen, ruhen — duhovno - sıkıcı şekilde — dosadno, zamorno - çok nefis, harika, şahane — izvrstan. vrlo ukusan, krasan, sjajan - pulchritudinous (en) - büyüleyici, çok güzel — ljupka, očaravajuća - övgüye değer şekilde — pohvalno - hoşa gidecek şekilde, hoş bir şekilde, hoşça, tatlılıkla — prijazno, privlačno, ugodan, ugodno - hoş olmayan bir şekilde - darı darına, kılpayı, kıl payı — jedva jedvice, tijesno, za dlaku izmaći - nazik - bağlılıkla — tocno, vjerno - hoşça, nefis bir şekilde - belli belirsiz — blijedo, slabo - hilekârca — nepošteno - bilhassa, çok, özelikle, özellikle — konkretan, napose, naručito, osobito, pogotovo, posebno - içten — interno, unutarnje - fosfor gibi ışıldayan - iyilikle, şefkatle — blago - haksız bir şekilde — nepošteno - consequentially (en) - imkânsız bir şekilde, inanılmaz şekilde — neuvjerljivo, nevjerojatno, s malom vjerojatnošću - anlamsız derecede — besmisleno - alçakça — nisko, podlo - iğrenç bir şekilde — odvratno - alçakça — nisko, podlo - çapla ilgili olarak, zıt olarak - hoş olmayan bir şekilde, terslikle — antipatično, neugodno - alçakça, onur kıracak şekilde, şerefsizce, utanç verici şekilde, utanılacak şekilde — nečasno, sramotno - düzenbazlılıkla, namussuzca — neiskreno - ikiyüzlülükle, riyakârca — licemjerno - sadakatla — odano - vefasızca — nelojalno - ürkütücü bir şekilde — jezivo - effectually (en) - effectively, efficaciously (en) - ayırımcı bir tutumla — nejednako, neujednačeno - haince, kalleşçe — izdajnički - faultily (en) - parlak/görkemli bir şekilde — blistavo - iğrenç bir şekilde — odvratno, ružno - dikey olarak — okomito, okomitost - aynen, tıpkı — identično - svijetao - ilginç, renkli, renk renk — mnogobojan, obilno obojen, šaren, slikovit, uzbudljiv, živobojan - renksiz — bez boja, bezbojan - hayret verici, şaşırtıcı, sersemletici - açık, belli, yarı saydam, yarı şeffaf — providan, proziran - güçlü ülke/devlet, kaba kuvvet, kol kuvveti, kuvvet — energija, jakost, sila, snaga, velesila - bulanık, çamurlu, karışık, tortulu, yoğun - mat mavi, mat yeşil - süt gibi — mliječan - dalkavuklukla, köle gibi — pokorno, ponizno, puzavo, ropski - perfidiously (en) - pertinently (en) - güzelce — dražesno, lijepo - güvenilir/inanılır bir şekilde — dužno poštovanja - democratic, popular (en) - frequent (en) - general (en) - normal - müstesna, olağanüstü — izvanredan, nevjerojatan, osobit, poseban - ender, nadide, nadir — neobičan - olağandışı - alışılmış, her zamanki, olağan — obično - âdet olan, alışılmış, herzamanki, her zamanki, mutat, olağan — redovan, stalan, uobicajen, uobičajen - basit, ortak, sıradan, toplu — običan, priprost, prost - ayrı ayrı, her bir, münferit — pojedinačan, pojedini - belirli, belli — osobit - herkes kendi, kendi — odnosni - ayrı - tacitly (en) - definitely, definitively, finally, immutably, irreversibly, unalterably, unassailably, unchangeably (en) - lâyık olmaksızın — nedostojno - yararlı bir şekilde - iğrenç bir şekilde — odvratno, strašno - wholeheartedly (en) - özellikle, özel olarak — posebno, u osobitu svrhu - immediately (en) - immediately (en) - doğrudan, dosdoğru — ravno - alışılagelmiş, alışılmış, geleneksel, konvansiyonel, normal, olağan — prihvaćen, uobičajen - acayip, ayrıksı, egzantrik, eksantrik, garip, tuhaf — bizaran, čudan - cismani, fiziksel, maddî — materijalan - hatalı, yanlış — neispravan, pogrešan - güvenilir, inanılabilir, inanılır — vjerojatan - akıl almaz, görülmemiş, inanılmaz — nevjerojatan - ağır, zahmetli — naporan, neugodan, problematično dijete, teško, težak - zor — osjetljiv, škakljiv - serious (en) - baş belâsı, belâlı, bıktırıcı, külfetli, musibet, sıkıntılı, zahmetli — zabrinjavajući - basit, kolay - basit, yalın — čist, elementaran, osnovan, puki - aşırı nazik — laskav, sladak - direct (en) - sert, şiddetli - etkileyici, etkili, etkin, kullanışlı, randımanlı, yararlı — djelotvoran, efektan, efikasan, učinkovit - dar, sıkı — napet, tijesan, uzak - eşit uzaklıkta, paralel - eşkenarlı — istostraničan - asli, başlangıç düzeyinde — elementaran, temeljan - crinkled, crinkly, rippled, wavelike, wavy (en) - konuşmayan, sessiz, söylenmeden anlaşılan, sözsüz - dahili, dahilî, iç — unutarnji, unutrašnji - dahilî, iç, içerdeki, içteki — unutarnji, unutrašnji - dış, dışa doğru, dışarıdan, dışarıya — izvanjski, vanjski - aşina olmayan - iş görür, işlevsel, pratik — funkcionalan - genel, umumi — općenit - belirli, özel, özgül, spesifik — naročit, specifičan - büyük miktarda, cömert, eli açık — darežljiv, izdašan, rasipan, velikodušan, velikodušan prilican - bol, esirgenmemiş, kısıtlanmamış, sınırsız - fakir, huysuz, kötü huylu, yoksul — bijedan, malen, neugodan - parsimonious, penurious (en) - faydalı, güzel, hayırlı, hoş, sağlam, yararlı — dobre volje, koji čini dobro, od koristi, sretan, u dobroj formi, ugodan, ukusan, uslužan, zadovoljan, zdrav - hoş — prihvatljiv - münasip, müsait, uygun — podesan, prikladan, primjeren, zgodan - berbat — loš - negative (en) - iyi, nazik, uygun — dobar, ljubazan, razuman - kötü — zao - acımasız, akıl almaz, saygısız, şeytanca, zalim — bezbožan, neljudski, okrutan, paklenski, strašan, zao - haince, şeytanca - mesut, mutlu — radostan - az, düşük - human (en) - insanca, insancıl, insani — covjecan, human, meka srca - hayvanca, hayvan gibi — okrutan, zvjerski - küçük — mal, malen, neznatan - anlamlı, büyük, ehemmiyetli — bitan, ozbiljan, važan, značajan - büyük, önemli - ana, en önemli, esas, temel — bitan, glavni, ključan, osnovan, središnji, temeljni - ana, asıl, başlıca, çok önemli, en önemli, esas, temel, yüksek — glavni, visokog ranga, vrhovni, znacajan - tarihî — povijesni - ciddi - strategic, strategical (en) - değerli, kıymetli — vrijedan - işe yaramaz, küçük, önemsiz - enteresan, ilgi çekici, ilginç — zanimljiv - ilgi çekici, sürükleyici — koji obuzima pozornost, zagonetan, zanimljiv - can sıkıcı, çok sıkıcı, ilginç olmayan, sıkıntı verici, yavan — dosadan, koji ubija dušu, nezanimljiv, prepun podataka, težak, zamoran - büyük boy, erkek boy, geniş, kocaman — odmjeren za čovjeka, širok, velik - ... eninde, ... genişliğinde, enli, geniş - ağır, kocaman, taşınması zor — velik - büyük, ferah, geniş — prostran, širok, udoban - çok büyük, dev gibi, muazzam — čudesan, divovski, golem, izvanredan - duble, iki katı — dupli, dvostruki - çok büyük, muazzam — enorman, golem - çok büyük, dev gibi — divovski - dev gibi — golem - çok büyük, kocaman, muazzam, uçsuz bucaksız — golem, neizmjeran, ogroman - çok büyük, kocaman — golem, velik - çok küçük, çıtı pıtı, küçücük, küçük, mini, minik, ufak, ufak tefek ve bakımlı — malen, malena i graciozna, mali broj, mikro-, sićušan, sitan, vrlo malen - az, çok küçük, pek az, sembolik — beznačajan, neznatan, vrlo malen - hafif, mutedil — umjeren - yoğun - acaip, ağır, çok kötü, fantastik, feci, inanılmaz, korkunç, müthiş, olağanüstü — opasan, ozbiljan - strong (en) - aşırı — prekomjeran, pretjeran, pretjerano visok - aşırı yüksek, çok pahalı — iznuđivački, lihvarski, neumjeren, pretjeran - ... ötesi, aşırı, köklü, radikal — korjenite, radikalne, ultra - ahlaki, ahlâkî, ahlâklı — moral - ahlâksız, çapkın, dejenere olmuş, yozlaşmış, zampara — izopačen, izrođen, nemoralan, pokvaren, raskalašen, razuzdan - doğal - iğrenç, tiksindirici — mrzak, odbojan, odvratan - antipatik, berbat, iğrenç, tatsız, tiksinç, tiksindirici — neugodan, odvratan, prljav - eski, önceki - temiz — još nepoznat, nerabljen, novonastao - recent (en) - unused (en) - virgin (en) - ...yaşında, yaşlanmış, yaşlı, yaşlıca, yaşını başını almış — ostario, stariji, u dobi - yaşlı, yaşında - emeritus (en) - dinamik, küçük — mladolik - 13-19 yaşa uygun, genç, yeni yetme — adolescent, adolescentan, tinejdžer, tinejdžerski - kıza benzer, kız gibi — djevojački - küçük, ufak - sıradan — uobičajeno - oldukça iyi, orta — osrednji, prihvatljiv, prosječan, umjeren - normal, olağan, standart - olağan, sıradan — svakodnevan, uobičajen - çok büyük, görülmemiş, harika, kocaman, muazzam, olağanüstü, şahane — čaroban, čudesan, divan, fantastičan, golem, ogroman, potpun, prekrasan, sjajan - orijinal, özgün, yaratıcı — originalan - yeni - groundbreaking, innovational, innovative (en) - basma kalıp, bayat — banalan, izlizan, otrcan - kabul edilebilir — dopustiv - hoş, zevkli, zevk verici — ugodan, zabavan - artı yüklü, kesin, olumlu, pozitif, sıfırdan büyük — nedvojben, pozitiv, pozitivan, pozitivno - menfi, negatif, olumsuz - nötr - etkili, güçlü, koyu, kuvvetli, müessir, sert, tesirli — jako, moćan - zorla yapılan, zorlayıcı - hissedilir, kuvvetli - güçlü - güçsüz, zayıf — nemoćan, slab - çekici, dürüst, edebe uygun, güzel, nazik, sevimli — doličan, dolično, dražestan, ljepuškast, priličan, pristao, pristojno - bağnaz, çok ciddî, son derece tutucu — iron.kao stara frajla, pedantan, preozbiljan, ukočen, uskogrudan - buzsuz, masum, sade, saf, susuz, temiz — bez vode - sağlam, sağlıklı — čil, zdrav - gayri meşru, haksız, yetkisiz - düzenli - günlük, her günkü — svakodnevni - official, prescribed (en) - aynı, benzer, bir, farksız — isti, jednak, nepromijenjen, sličan - ayrımlı, değişik, farklı - çeşitli, değişik, farklı, muhtelif — različit - benzer, mümasil, müşabih — naličan, sličan - tatmin etmeyen, yetersiz — nezadovoljavajuć - anlamlı, önemli — koji ima neko značenje, smisao, značajan - ehemmiyetsiz, önemsiz — beznačajan - ana, başlıca, esas, temel - karmaşık - çapraşık, karmaşık, komplike, zor — kompliciran, složen, upleten, zamršen - composite (en) - dalkavukluk gibi, yağcı gibi - doğru, düzgün — na pravom mjestu, pravilan, pravocrtan, ravan - eğri büğrü — kvrgav - bükülen, dönen, hileli, kıvrılan, şaşırtıcı, yalancı - ağır, dayanıklı, güçlü, keskin, koyu, kuvvetli, sağlam, şiddetli — jak, moćan, oštar, snažan - aciz, güçsüz, zayıf - kâfi, yeterli — dostatan, dovoljan, dovoljno - az, ehliyetsiz, eksik, yetersiz, yetersiz derecede — nedostatan, nedostatno - çok küçük, daracık — nedovoljan, oskudan - kaliteli - kusursuz, mukemmel, mükemmel — izvrstan, odličan - doğru, güzel, iyi, memnuniyet verici, mükemmel — divan, ispravan, izvrstan, kvalitetan, odobravajuć, poželjan, sjajan, zadovoljavajući - aşağılık, değersiz, ucuz - kârlı — poslovni - orta — osrednji - çok ince ve hafif — lagan, prozračan - işe yarar, nafi, yardımcı — od koristi, uslužan - boş, etkisiz, faydasız, nafile, sonuçsuz, yararsız — uzaludan - rengârenk, renk renk — raznobojan, šaren - değişebilen, değişik — promjenjiv - tekrarlamalı, tekrarlayan, tekrarlayıcı - gönülsüz — bez oduševljenja, mlačan, mlak - dar, sınırlı — ograničen, oskudan, uzak - cylindric, cylindrical (en) - sustainable (en) - diğergamlık — altruizam - düşüncelilik, düşünceli olma — pažljivost, zamišljenost - anlayışlılık, diplomasi, incelik — nježan i siguran postupak, takt, taktičnost - incelik, maharet, ustalık, zerafet — obzirnost, osjetljivost, spretnost, taktičnost - dürüstlük — moralnost - erdem, fazilet - adalet, âdil olma, hak, hakkaniyet, haklılık, insaf, türe — opravdanost, pravda, pravednost, pravo - doğruluk, dürüstlük, haklılık — ispravno - dayanıklılık, sağlamlık — izdržljivost, mišićavost, otpornost, smjelost, snaga, zdravlje - cesaret - dayanıklılık — izdržljivost, snaga - Ahilova peta - hız - hızlanma — akceleracija, ubrzanje[Domaine]
-