koji je u saksiji, sažeta — kısa, özetlenmiş, saksıya dikilmiş - pristupačan - erişilemez, ulaşılamaz, yanına varılmaz - dead-on (en) - sıcak - fly (en) - besan — çok öfkeli - ljut — kızgın - livid (en) - dinky (en) - dishy (en) - primo (en) - bled, bledunjav, plašljiv, prestrašen, slabačak — çekingen, korkak, korkmuş, ödlek, ürkek - broken, busted (en) - lenj, lenj kao buba — aşırı tembel, tembel, uyuşuk - dönek, kararsız, şans, şansa bağlı, tesadüf - sersemlemiş - budalast, drogiran — sersemlemiş - buddy-buddy, chummy, thick (en) - togged (en) - potpuno nag — anadan doğma - anadan doğma, çırılçıplak - udoban — rahat - kokmuş - usplahiren — endişeli, kaygılı, tedirgin - şaşı - knocked-out (en) - licked (en) - plummy (en) - done for, gone, kaput (en) - tall (en) - lagodan, lak posao — kolay - flat-footed (en) - pijan, ustondiran — çekirdekleri çıkarılmış, sarhoş, taşlanmış, uyuşturucu almış, uyuşturucunun etkisi altında - željan — can atan, hevesli - lüks - het up (en) - lud — ... delisi, tutkun - osnovni, sveden na neophodne stvari - lud — düşkün, meraklı - big-ticket, high-ticket (en) - cool (en) - artist, dayı, havalı, kasıntı, şık - in (en) - prehistoric (en) - elegantan, gizdav — şık kibar - modaya uygun, şık - aksak, sakat - kokmuş, leş gibi kokan - drugarski — dost, senli benli - stuffed (en) - divan, fantastičan, izvanredan, izvanredno, izvrstan, jak, nije loše, odličan, senzacionalan, sjajan, vrhunski — acı, çok güzel, çok iyi, çok iyi/güzel, enfes, fevkalâde, görülmemiş, harika, hiç te fena sayılmaz, keskin, mükemmel, müthiş, oldukça iyi, şahane, zevkli - beznadežan — berbat, beş para etmez - užasan — berbat - no-good, rubber (en) - ljutit, mrzovoljan — öfkeli, sinirli - straight (en) - koji ubija, zabavan — çok komik/gülünç - nesiguran, slab — çürük, hastalıklı, sarsak - büyük, önemli - beznačajan, trivijalan — işe yaramaz, küçük, önemsiz - çılgın - moderan, svestan — bilen, bilgili - prefinjenog ukusa - ogroman, silan, vrlo velik — çok büyük, kocaman - prikladan za čoveka — büyük boy, erkek boy - izvanredan — kocaman, koskocaman, kuyruklu, muazzam - malecak, sićušan, skrpljen — bölük pörçük, dağınık, küçük, minik - dinky (en) - hot (en) - canned, transcribed (en) - blue-eyed, fair-haired, white-haired (en) - hexed, jinxed (en) - blood-and-guts (en) - bodacious (en) - all-fired (en) - dürüst - kuyruk, peşinden ayrılmayan - berbat - some (en) - square (en) - stuck (en) - bunaltıcı, hayal gördüren, kafa karıştıran, şaşırtıcı - dressy (en) - hot (en) - çılgın - visokozvučan - koji je skočio na noge — doğaçlama, kendini beğenmiş, sonradan görme - white-shoe (en) - fat, juicy (en) - kosher (en) - cool (en) - čudan, podozriv, sumnjičav, sumnjiv — güvenilmez, karanlık, kuşkulu, kuşku yaratan, şüpheli, şüphe uyandıran - lunatic, moonstruck (en) - ekscentričan, nastran — çatlak, garip, kaçık, şüpheli, tuhaf - dobro, u dobroj formi, zadovoljavajući — baş üstüne, formunda, tamam - sonsuzuncu - hot (en) - girişken, kulüp ile ilgili, kulüp üyeliğine lâyık, sosyal - kokmuş - shy (en) - prvoklasan, prvoklasni, sjajan, super — birinci sınıf, çok güzel, mükemmel, şahane, süper - boss, brag (en) - sirast — aşağılık, değersiz, ucuz - ropey, ropy (en) - gobsmacked (en) - razrogačenih očiju — patlak gözlü - jiggered (en) - buttoned-up (en) - pumped, pumped up, pumped-up, wired (en) - ekonomičan, skroman — ekonomik, hesaplı - iscrpljen — bitkin, yorgun - udaren — bitkin, canı çıkmış, turşu gibi, yorgun - zagušljiv — ağır havalı, havasız - knock-down-and-drag-out, knockdown-dragout (en) - cockamamie, cockamamy, goofy, sappy, silly, wacky, whacky, zany (en) - boiling (en) - do koske, krajnje, najmanja moguća mera, potpun, potpuno, sasvim, savršeno, skroz, totalno, u celosti, u potpunosti, utoliko bolje — bütünüyle, çok daha, daha da, en aza, iliklerine kadar, tam, tamamiyle, tümüyle - plum, plumb (en) - odgovarajući — çok iyi, uygun - bilo gde — herhangi bir yer - negde — bir yerde/yere, oraya ya da buraya - svuda — bütün, her tarafa, her tarafını, her yerde, her yere - do kraja — iyice, tam olarak - anon (en) - jasno, očigledno, očito — açıkça, besbelli, görüldüğü kadarıyla - izuzetno, užasno — çok, iğrenç bir biçimde, korkunç bir şekilde - bez daljneg — muhakkak, mutlaka - ni da me ubijete, nikako, ni u kom slučaju, svakako ne — asla, hayır, hiçbir nedenle, hiçbir zaman, hiç mi hiç, katiyen, kesinlikle olmaz, mümkünü yok!, ölsem bile, tabiî ki hayır! - sağlamca - flop, right (en) - forever, forever and a day (en) - dingdong (en) - odavno — epey, hayli - barem, makar, u svakom slučaju — en azından, her şeye rağmen, hiç değilse, hiç olmazsa, ne olursa olsun - irregardless (en) - bar, bezbedno, i, Naravno, pouzdano, sasvim, sasvim sigurno, sigurno, slažem se, svakako, u redu, zacelo, zaista, zasigurno — çok doğru, elbette, gerçekten, Gerçekten öyle, güzel, hakikaten, hay hay, iyi, kesinlikle, kesin olarak, kuşkusuz, memnuniyetle, mutlaka, olur, Peki, pekiyi, şüphesiz, tabii, tabiî, tabiî tabiî, tamam - lako — çabucak, kolayca, şıp diye - yavaşça, yumuşakça - sporo — ağır ağır, yavaşça - neverovatan — abartılı, inanılması güç - kao lud — delicesine, deliler gibi - beznadežno — umutsuzca - baš, nasilno — anîden, hızla - kabaca - potpuni — bir hayli, çok - buć — dan diye, güm diye, küt diye, tam, tam ortasına - açıkça, birden, küt diye, patavatsızca, pat diye - slatko — tatlı tatlı - firewall (en) - fix (en) - heavy lifting (en) - iş - no-brainer (en) - crapshoot (en) - snogging (en) - wash (en) - ağırlaştırma, kötüleştirme, kızdırma - ludovanxe — cümbüş - hell, sin (en) - dickeybird, dickey-bird, dickybird, dicky-bird (en) - bunny, bunny rabbit (en) - bib-and-tucker (en) - hollanda porseleni - funny wagon (en) - boom box, ghetto blaster (en) - lemon, stinker (en) - paçalı don - main drag (en) - motor sesi, pat pat - rathole (en) - rattrap (en) - redbrick university (en) - Ritz (en) - security blanket (en) - shooting gallery (en) - svečana odeća — bayramlıklar, en iyi elbiseler - war paint (en) - smoke (en) - klasa — derece, sınıf - setup (en) - creva — cesaret - razdaljina — mesafe, uzaklık - number, size of clothes (en) - enormity (en) - dosada — karın ağrısı, sıkıcı şey - hot stuff, voluptuousness (en) - oko, око — dide, göz - peeper (en) - rilo — hortum - faca — yüz - can of worms (en) - hang-up (en) - razmišljanje — ciddî ciddî düşünüp taşınma, düşünme - crosshairs (en) - turn-on (en) - negative stimulation, turnoff (en) - bela olacak sayıda - bare bones (en) - pertainym (en) - teaser (en) - pickup (en) - besmislen, besmislica — anlamsız sözler, zırva - šljapkanje — 'şap' sesi - rap (en) - bull session (en) - svečanost — küme - pohvalni govor — canlandırıcı konuşma, moral konuşması, moral verici konuşma - homestretch (en) - barnburner (en) - srećan događaj - creeps (en) - can sıkıntısı, hoşnutsuzluk - banger (en) - viski — ateşsuyu, sert ve kalitesiz içki - swad (en) - mafya - turf (en) - borscht belt, borscht circuit, borsht belt, borsht circuit (en) - drink (en) - number one (en) - autoritet — kodaman, önemli kimse, yetki sahibi kişi - pandur, policajac — argo polis - canary (en) - harpte harcanan erler - dick, gumshoe, hawkshaw (en) - tikvan — salak - fosil, staromodna osoba — eski kafalı kimse, fosil - don't-know (en) - primalac kradene robe — alıcı - fijakso — işe yaramaz - džandrljiva osoba — kendini beğenmiş, kendini birşey sanan tip, ukala - gal (en) - geezer (en) - head (en) - headhunter (en) - muvator — tuttuğunu koparan kimse - sveznalica — çok bilmiş kimse, ukalâ - lenčuga, lenjivac, lezilebović — avare, aylak, tembel insan, tembel kişi - cyovek — erkek - middlebrow (en) - ses - paperhanger (en) - rainmaker (en) - slika — kopya, suret - shoofly (en) - crab, curmudgeon, gloomy Gus, moper, picklepuss, pouter, sourpuss, wet blanket (en) - greyback, Johnny, Johnny Reb, Reb, Rebel (en) - baksuz — mızıkçı, neşe kaçıran arkadaş, oyunbozan, oyun bozan - cepidlaka - thrush (en) - meštanin - duhovit čovek — nüktedan - zxena — kadın - cleanup, killing (en) - giveaway (en) - meal ticket (en) - dragocenost, vrednosti — değerler, değerli eşyalar, değer yargıları - ice, sparkler (en) - masa — bir sürü, pek çok - soup (en) - size, size of it (en) - state (en) - dotrajalost, iznurenost — bitkin düşme, bitkinlik, yorulma, yıpranma - horniness, hotness, hot pants (en) - adale kasılması, kramp - snuždenost — dert, sıkıntı, tasa, üzüntü - crack, shot (en) - street (en) - zagušljiva atmosfera — ağır hava, havasız ortam - soup (en) - sticks and stone (en) - week from Monday (en) - month of Sundays (en) - blue moon (en) - figure (en) - ići peške, pešačiti — hızlı yürümek, kaçmak, koşmak - otići — çekip gitmek, defetmek, defolmak, uzaklaşmak - keep one's eyes open, keep one's eyes peeled, keep one's eyes skinned (en) - give it a try, give it a whirl (en) - break (en) - AAVE, African American English, African American Vernacular English, Black English, Black English Vernacular, Black Vernacular, Black Vernacular English, Ebonics (en) - akıl hastası, deli - throw (en) - canlı[Domaine]

kolokvijalizam (n.) • konuşma dilinde kullanılan sözcük/deyim (n.)